Mülakat Sorularý

 POMEM MÜLAKAT SORULARI ÝÇÝN TIKLAYINIZ

 ÝNKILÂPÇILIK

 ÝNKILÂPÇILIK

 Türk ve yabancý bütün bilim adamlarý Atatürk inkýlâbýnýn en önemli öðesi olarak laikliði kabul ederler. Gerçi Türk inkýlâbý, içinde taþýdýðý ilkelerle bir bütündür. Ama bu bütünün dayandýðý iki ana temel, milliyetçilik ve laiklik, öteki ilkeleri saðlamlaþtýrýr.
Laikliðin kýsa tanýmý, daha önce belirlenmiþti. Yeniden özetleyecek olursak, laiklik; devlet düzeninin ve hukuk kurallarýnýn dine deðil, akla ve bilime dayandýrýlmasýdýr.

Dinler, inanç kavramýna dayanýrlar, ister ilkel olsun, ister geliþmiþ, her dinin temeli belli varlýklara ve olgulara tartýþmadan inanmaktýr, insanlar özellikle ölüm gibi en ürkütücü olay karþýsýnda inanç dünyalarýný zenginleþtirmiþ, dinsiz yasayamaz duruma gelmiþlerdir. Ýnsanoðlunun evren ve ölüm karþýsýndaki çaresizliði, zengin inanç sistemleri doðurmuþtur. Bu çaresizliðe karþý tek sýðýnýlacak yerin din oluþu, dinlerin insanlarý yönetmesi sonucunu vermiþtir, ilk zamanlar için bu bir zorunluluktu. Ýnsanlar arasýnda düzen ve barýþý saðlamak için dinin buyruklarýna ihtiyaç vardý. Ölümsüzlüðe eriþmek isteyen insanlarý, hayatta iyi davranýþlara yönlendirmek için dinler hukuk kurallarý da koydular ve bu kurallarýn uygulanmasýna titizlik gösterdiler.

Özellikle ileri dinlerin koyduðu baþ hukuk kurallarý, ayný zamanda evrensel ahlâký da yansýtýr. Hiçbir din, insanlara erdemsiz yaþamayý, hýrsýzlýðý, yalancýlýðý, zinayý, adam öldürmeyi buyurmaz. Tersine, bütün dinler ahlâklý ve erdemli yaþamayý buyururlar. Dinler arasýndaki farklýlýklar, Tanrý ve ibadet anlayýþýndan kaynaklanmaktadýr. Böylece her din, tek ve üstün gerçeði temsil ettiðini ileri sürdüðünden dinler arasýnda bir birlik görülmemektedir.

Atatürk'ün Laiklik ile Ýlgili Bazý Sözleri

Laiklik, yalnýz din ve dünya iþlerinin ayrýlmasý demek deðildir. Bütün yurttaþlarýn vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir. (1930)

Laiklik, asla dinsizlik olmadýðý gibi, sahte dindarlýk ve büyücülükle mücadele kapýsýný açtýðý için, gerçek dindarlýðýn geliþmesi imkanýný temin etmiþtir. (1930)

Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanýnýn emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygý gösteririz. Düþünüþe ve düþünceye karþý deðiliz. Biz sadece din iþlerini, millet ve devlet iþleriyle karýþtýrmamaya çalýþýyor, kasýt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakýnýyoruz. (1926)

 Bir milleti oluþturan, çeþitli mesleklerin ve toplumsal gruplarýn içinde bulunan insanlara halk denir. Bu akýmdan halkçýlýk ilkesi hem

Ýç siyasetimizde ilkemiz olan halkçýlýk, yani milletin bizzat kendi geleceðine sahip olmasý esasý Anayasamýz ile tespit edilmiþtir. (1921)

Halkçýlýk, toplum düzenini çalýþmaya, hukuka dayandýrmak isteyen bir toplum istemidir. (1921)

Türkiye Cumhuriyeti halkýný ayrý ayrý sýnýflardan oluþmuþ deðil, fakat kiþisel ve sosyal hayat için iþbölümü itibariyle çeþitli mesleklere ayrýlmýþ bir toplum olarak görmek, esas prensiplerimizdendir. (1923)

 Ait olduðu milletin varlýðýný sürdürmesi ve yüceltmesi için diðer bireylerle birlikte çalýþmaya, bu çalýþmayý ve bilinci, diðer kuþaklara da yansýtmaya "milliyetçilik" denilir. Þu tanýma göre milliyetçiliðin en önemli öðesi "millet" olmaktýr. Öyle ise millet nedir?

Türklerin dünya tarihine ve uygarlýklara yaptýðý üstün hizmetler bilinmektedir.

Ama ne yazýk ki, Türklerin kurduðu en büyük, en görkemli

devletlerden Osmanlý Ýmparatorluðu'nun yapýsý, tam bir milliyetçilik anlayýþýnýn doðmasýna imkân vermemiþtir.

Türk milliyetçiliði doðarken, yalnýz Türklerin deðil, bütün Müslümanlarýn tek millet olmasý gereðini ileri sürenler de çýktý. Ama Müslüman Osmanlý vatandaþý olan Araplarýn Birinci Dünya Savaþýnda, Hýristiyan düþmanlarýmýzla iþ birliði yaparak bizi arkadan vurmalarý, milletin dine dayandýrýlamayacaðýný çok açýk ve acý biçimde göstermiþtir.

Atatürk, yeni Türk Devleti'ni kurduðu vakit durum bu idi. Bütün millete Türklüðünü anlatmak, göstermek, bu çok önemli konu üzerinde durmak gerekiyordu. Artýk çok uluslu Osmanlý Devleti tarihe karýþmýþtý. Anadolu'da ve Doðu Trakya'da yalnýz Türkler yaþýyordu. Atatürk, Lozan Konferansýnda Türkiye'de yaþayan Rumlarý Yunanistan'a yollamayý baþarmýþtý. Engin ve büyük bir tarihe sahip olan Türkler, artýk Türkiye'de en yüksek oranda çoðunlukta idiler. Milli devlet kurulabilirdi. Bu bölümün baþýnda belirtildiði gibi, her millet kendi yücelmesini, kendi yetenekleriyle saðlar. Bunun için de katýksýz bir milliyetçilik gereklidir.

Atatürk, yaþadýðý sürece hep Türk milliyetçiliðini geliþtirmeye çalýþmýþtýr. "Ne Mutlu Türküm diyene" sözü, milletimiz yaþadýkça anlamý yücelecek çok üstün bir görüþün simgesidir.

Atatürk'ün Milliyetçilikle Ýlgili Bazý Sözleri

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkýna, Türk milleti denir. (1930)

Diyarbakýrlý, Vanlý, Erzurumlu, Trakyalý her bir soyun evlatlarý ve ayný cevherin damarlarýdýr. (1923)

Biz doðrudan doðruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanaðý Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de, o kadar kuvvetli olur. (1923)

Biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle iþbirliði yapan bütün milletlere saygý duyarýz. Onlarýn milliyetlerinin bütün gereklerini tanýrýz. Bizim milliyetperverliðimiz her halde bencil ve gururlu bir milliyetperverlik deðildir. (1920)

 Cumhuriyet bir devlet biçimidir. Cumhuriyette esas olan ilk öðe, devlet baþkanýnýn belli bir süre için seçilerek iþ baþýna gelmesidir. Bu bakýmdan cumhuriyet, baþta bir hükümdarýn bulunduðu devlet biçimlerinden (monarþilerden) ayrýlýr. Monarþilerde devletin baþý, belli bir aile içinden çýkar, normal koþullar altýnda, ölünceye kadar iþ baþýnda kalýr. Yerine gene ayný aileden bir baþkasý gelir. Her monarþide, aile içinden kimin hükümdar olacaðý belli bazý kurallara göre saptanýr. Cumhuriyette devlet baþkaný belli bir süre içinde seçimle iþ baþýna gelince, ileri gelen diðer kiþilerin de seçimle belirlenmesi gerekir. Bunlar genellikle o toplumda yasa koyacak kimselerdir.

Gerek devlet baþkanýnýn, gerek yasa koyma yetkisine sahip olanlarýn seçimle iþ baþýna gelmesi þartýnýn kabulü ile cumhuriyet tam anlamýyla belirmiþ sayýlmaz. Þimdi sorun seçim üzerinde düðümlenecektir. Seçime kimler katýlacaktýr? Belli bir grup vatandaþa seçme ve seçilme hakký verilirse belki dýþ görünüþü bakýmýndan bir cumhuriyetle karþýlaþýlýr. Böyle cumhuriyetler ilkçað Yunan kent devletlerinde, bazý ortaçað Ýtalyan ve Alman bölgelerinde (Venedik, Ceneviz cumhuriyetleri, Hansa kentleri gibi) görülmüþtür. Bu tür eski cumhuriyetlerde seçime katýlma hakký sadece belli bir grup vatandaþa verilmiþti. Onlar, yaptýklarý seçimle iþ baþýna gelen kadroya dayanarak tüm toplumu yönetiyorlardý. Bugünkü anlayýþýmýza göre bu tür cumhuriyetler amaca uygun birer rejim deðillerdir. Onlara aristokratik veya oligarþik cumhuriyetler denilir.

Atatürk, cumhuriyeti demokrasi içinde Ýþleyen en ideal bir rejim olarak görmektedir. O þöyle söylüyor: "Demokrasinin bütün anlamýyla ideali, milletin tamamýnýn ayný zamanda yöneten durumda bulunabilmesi, hiç olmazsa devletin son iradesini yalnýz milletin ifade etmesini ve

Atatürk'ün Cumhuriyetçilik ile Ýlgili Bazý Sözleri

Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)

Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet þekli demektir. (1933) Cumhuriyet, yüksek ahlaki deðer ve niteliklere dayanan bir idaredir.

Cumhuriyet fazilettir. (1925)

Bugünkü hükümetimizin, devlet teþkilatýmýzýn doðrudan doðruya milletin kendi kendine, kendiliðinden yaptýðý bir devlet ve hükümet teþkilatýdýr ki onun adý Cumhuriyettir. Artýk hükümet ile millet arasýnda geçmiþteki ayrýlýk kalmamýþtýr. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)

 XX. yüzyýlda dünya devletleri daha mutlu yaþamak imkânlarýna kavuþmak için üretimi artýrma gereðini duydular. Bunun için de baþlýca üç yöntemin uygulanmasýný öngördüler. Bunlarý kýsaca gözden geçirelim:

Ilýmlý Ekonomik Sistemler: Dünyanýn hýzla deðiþen þartlarý hem liberalizmin, hem de Sosyalizmin katýksýz bir biçimde iþleyemeyeceðini göstermiþtir. Bu bakýmdan liberal rejimlerin bazýlarýnda, devlet ekonomik hayata artan ölçüde girerken, sosyalist sistemde de yumuþamalar göze çarpmaktadýr. Böylece her iki guruptan bazý ülkeler rejimlerinin temelini bozmadan önemli sistem deðiþikliklerine girmektedirler.

Devletçilik: Atatürk ilkelerinin arasýnda bulunan devletçilik, bir ekonomi siyasetidir. Yukarýda anlatýlan rejimlere benzemez. Milli özelliklerimize uyan, gerekli kalkýnmayý saðlayacak bir model olan devletçiliðin hangi þartlar altýnda nasýl doðduðu belirtilmiþti. Bunun için burada devletçiliði kýsaca deðerlendireceðiz.

Devletçilik, temel anlamýyla devletin ekonomik hayatýn içine girmesidir. Ama bu yapýlýrken sosyalist model benimsenemez. Elinde sermayesi olan vatandaþlar, birkaç alan dýþýnda, diledikleri biçimde üretime katýlabilirler.

Devlet bunlara engel olmadýðý gibi üstelik gereken tedbirleri alarak iþlerini kolaylaþtýrýr, kiþileri üretim ve ticaret iþine özendirir.

Ancak bilindiði gibi, hýzla sanayileþme cumhuriyetin ilk hedeflerindendi. Büyük temel sanayi kuruluþlarý yapmak için özel ellerde sermaye yoktu. Bu yüzden devletçilik doðdu. Devlet pek çok sanayi iþletmesini kendisi kurdu, çalýþtýrdý ve geliþtirdi. Bir yandan da uyguladýðý para ve kredi politikasý ile özel kiþileri baþýboþ býrakmadý. Böylece devlet ile vatandaþ, üretim iþini birlikte düzenlediler. Bu iþbirliði sonucu Türkiye örnek bir ülke durumuna gelmiþti.

Son araþtýrmalar, Türkiye'nin 1930 yýlýna kadar uyguladýðý devletçilik siyaseti ile en hýzlý kalkýnan üç ülke arasýna girdiðini göstermektedir. 1029 yýlýnda, 100 olan Türkiye ve dünya sanayi üretim indeksi, 1939'da Türkiye'de 196'ya eriþmiþtir. Dünya ortalamasý Ýse 119'dur. Bu geliþme tablosunda Türkiye'nin yeri, Rusya ve Japonya'dan sonra gelmektedir. Böylece 1927'de 1000 olan milli gelirimiz, hýzlý nüfus artýþýna raðmen, 1939'da 1625'e yükselmiþtir.

Atatürk'ün Devletçilik ile Ýlgili Bazý Sözleri

Devletçiliðin bizce anlamý þudur: Kiþilerin özel teþebbüslerini ve þahsi faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniþ bir memleketin ihtiyaçlarýný ve çok þeylerin yapýlmadýðýný göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. (1936)

Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin geliþmesi için genel þartlarý göz önünde bulundurmalýdýr. (1930)

Kesin zaruret olmadýkça, piyasalara karýþýlmaz, bununla beraber, hiç bir piyasa da baþýboþ deðildir. (1937)

 Atatürkçülük ilkelerini; "Temel Ýlkeler" ve "Bütünleyici Ýlkeler" olmak üzere iki grupta deðerlendirmekteyiz. "Temel Ýlkeler"; Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçýlýk, Devletçilik, Lâiklik ve Ýnkýlâpçýlýktýr. "Bütünleyici Ýlkeler" ise; millî egemenlik, millî baðýmsýzlýk, millî birlik ve beraberlik, "yurtta sulh, cihanda sulh", çaðdaþlaþma, bilimsellik ve akýlcýlýk, insan ve insanlýk sevgisidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin en esaslý prensiplerinden biri olan yurtta sulh, cihanda sulh gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve terakisinde en esaslý amil olsa gerekir. (1919)

Sulh milletleri refah ve saadete eriþtiren en iyi yoldur. (1938) 

 Atatürk'ün prensiplerini dikkatli incelediðimiz zaman þu da görülecektir: Ulusal varlýðý tehlikeye düþmüþ bir toplum, aldatýcý ve uyuþturucu politikalarla, izmlerle yahut dýþ güçlere dayanarak deðil, ulusal benliðimizden çýkan ve ulusun kendi egemenliðine dayanan düþüncelerle kurtarýlabilir.

Kadýn Haklarýnýn Tanýnmasý

Þapka ve Kýyafet Ýnkýlâbý

Takvim, Saat ve Ölçülerde Deðiþiklik Soyadý Yasasý'nýn Kabulü

Eðitim ve Öðretim Ýnkýlâbý Harf ya da Yazý Ýnkýlâbý

Tarih Anlayýþýnda Gerçeðe Dönüþ Dil Ýnkýlâbý

 Temel Hak ve Özgürlükler

Kiþisel ve siyasal haklarýn bir bölümünü içeren Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesine ilaveten sosyo –ekonomik haklarý güvenceye alan haklarý güvenceye alan 18.10.1961 tariihli Avrupa Sosyal Anlaþma Þartý ve daha sonra da Protokol ve Ek Protokol kabul edilmiþ, zamanla bu haklar daha da geliþtirilerek Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi ve Protokoller bu geliþmelere paralel olarak deðiþtirilmiþtir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Birleþmiþ Milletler Sözleþmesini ilk imzalayan devletler arasýnda yer almýþ, 1949 yýlýnda Avrupa Konseyi’ne üye olmuþ 04.11.1950 Avrupa Ýnsah Haklarý Sözleþmesini imzalamýþtýr. Türkiye Cumhuriyeti Devleti söz konusu sözleþmeleri imzalamakla insan haklarý ve temel özgürlüklerine saygý duyulmasý temel ilkesini benimsemiþ, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasý insan haklarýna saygýlý olmayý Cumhuriyetin temel ilkeleri arasýnda saymýþtýr.Daha sonra da Avrupa Ýnsan Haklarý Komisyonuna bireysel baþvuru hakkýyla Avrupa Ýnsan Haklarý Divanýnýn ve Divanýn yerine kurulan Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi kararlarýnýn baðlayýcýlýðýný kabul etmiþtir.

Zamanýmýzda insan hak ve özgürlüklerine aykýrý davranýþlar, kötü muamele ve iþkence artýk uluslar arasý bir avuç olarak kabul edilmekte, bireyin ve toplumun kültür ve medeniyet seviyesi insan hak ve özgürlüklerine karþý gösterdiði özen ve saygý ile ölçülmektedir.

Çaðdaþ hukuk sistemlerinde insan hak ve özgürlüklerinin en geniþ boyutta kabul edilip korunmaya alýnmasý asýl, kýsýtlamanýn istisna olduðu ilkesi ortaklaþa kabul edilmekte, yasalarda sayýlan çok kýsýtlý hallerin dýþýnda kural olarak kiþinin temel hak ve özgürlüklerinin sýnýrýný ancak baþka bir kiþinin hak ve özgürlüðü teþkil etmektedir.

 ÝNSAN HAKLARI

Duygular gibi soyuttur ama duygular gibi herkese aittir. Ve her ne olursa olsun hep vardýr.

Týpký doða gibidir; ortadan kaldýrýlamaz. Týpký ruh gibidir; yok edilemez.

 10 Aralýk 1948

Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralýk 1948 tarih ve 217 A (III) sayýlý kararý ile benimsenmiþ ve ilan edilmiþtir.

Resmi Gazete: 27 Mayýs 1949-7217 BAÞLANGIÇ

Ýnsanlýk ailesinin tüm üyelerinin niteliðinde bulunan onurunu ve eþit ve ayrýlmaz haklarýný tanýmanýn dünyada özgürlük, adalet ve barýþýn temeli olduðunu,

Ýnsanýn zorbalýk ve baskýya karþý son bir yol olarak ayaklanmaya baþvurmak zorunda býrakýlmamasý için Ýnsan haklarýnýn hukuk düzeniyle korunmasý gerektiðini,

Uluslar arasýnda dostça iliþkileri geliþtirmeyi özendirmenin temeli olduðunu,

Birleþmiþ Milletler halklarýnýn Birleþmiþ Milletler Antlaþmasýnda te-mel insan haklarýna, insan kiþiliðinin onur ve deðerine, erkeklerle kadýnlarýn hak eþitliðine olan inancýný yeniden belirttiðini ve daha geniþ bir özgürlük içinde toplumsal geliþme ve daha iyi bir yaþam düzeyi saðlamaya karar vermiþ olduðunu,

Üye Devletlerin Birleþmiþ Milletlerle iþbirliði içinde, insan haklarýnýn ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygý görüp gözetilmesini saðlamayý yükümlendiklerini,

Bu hak ve özgürlükler konusunda ortak bir anlayýþ oluþturmanýn bu yükümlülüðün tam olarak gerçekleþmesi için büyük önem taþýdýðýný gözönüne alarak,

Ayrýca ister baðýmsýz olsun, ister vesayet altýnda ya da kendi kendini yönetmeyen bir ülke olsun, ister baþka bir egemenlik sýnýrlamasý altýnda bulunsun, bir kimsenin uyruðunda bulunduðu ülke ya da alanýn siyasal, hukuksal ya da uluslararasý statüsüne dayanarak hiçbir ayrým gözetilemez.

 SÖZLEÞMENÝN GEREKLERÝ

AÝH Sözleþmesinden kaynaklanan sorunu hemen gündeme almalý, yapýlacaklarý ciddi olarak tespit edip cesaretle uygulamamýz þarttýr. Neler yapýlabilir ? Adalet Bakaný sn. Çiçek'in belirttiði gibi, zaman kaybetmenin, ikircikli olmanýn anlamý yoktur. Öncelikle AÝHM bulunan dosyalardan asker üyesi bulunan DGM kaynaklý 2000 yýlýndan önceki davalarýn tamamýnda, Türkiye baþvurucularla "dostane anlaþma" yoluna gitmelidir. Çünkü, AÝHM asker üyeli DGM'leri sözleþmenin 6 maddesine aykýrý bulmuþtur. Dolayýsýyla bu tip baþvurularda Türkiye mutlaka kaybedecektir. Ayrýca diðer üç bin adet baþvuru hakkýnda, AÝH Mahkemesinin eðilimi diðer benzeri davalardan tespit edilerek, sözleþme ihlali varsa 'dostane anlaþma' yolu tercih edilmelidir.

Dostane anlaþma yoluyla, Türkiye hem vatandaþlarýyla dostça barýþmýþ olacak hem de daha az tazminat ödemiþ olacaktýr. Hem de AÝHM huzurunda bulunan davalarý ortadan kaldýrmýþ olacaktýr.

 YASAMA

Güçler ayrýlýðý, yasama, yürütme ve yargýnýn birbirlerinden baðýmsýzlýðýný anlatýr. Ancak ülkemizde güçler ayrýlýðý kavramý öncelikle yargýnýn yasama ve yürütmeden baðýmsýzlýðý konusunu gündeme getirmektedir. Hukuk devleti kavramýnýn önemli bir parçasý yargý denetimidir. Yargýnýn yasama ve yürütmeyi denetleyebilmesi, iktidarýn keyfiliðini önleyebilmesi öncelikle yargýnýn bu organlardan baðýmsýz olmasýný zorunlu kýlar. Bu zorunluluk 18.

Yüzyýldan bu yana demokrasinin önemli bir unsuru olarak anýlmakta ve 1789 Ýnsan ve Yurttaþ Haklarý Bildirisi'nde "vatandaþ haklarýnýn güven altýna alýnmadýðý ve güçler ayrýlýðýnýn saðlanmadýðý bir toplumda anayasa yok demektir" denilmektedir. Yargý baðýmsýzlýðý, ülkemizde en çok yakýnýlan konulardan birisidir. Ülkemizde yargýnýn baðýmsýzlýðý büyük ölçüde yürütmenin müdahale ve baskýsýyla karþý karþýyadýr. Bu durum özellikle olaðanüstü dönemlerde çarpýcý biçimleriyle ortaya çýkmakta, örneðin Sýký Yönetim Mahkemelerinin ayný davada verdiði mahkumiyet kararlarý olaðan mahkemelerde beraatle sonuçlanabilmektedir. Öte yandan yargýya hizmet etmesi gereken kolluk güçleri görevlerini yapma konusunda keyfi davranabilmekte, böylece yargýnýn iþlemesini olanaksýz hale getirebilmektedir. Bir yýldan bu yana gündemimizde önemli bir yer tutan Susurluk olayýnýn bir türlü yargý önüne getirilememesi, güçler ayrýlýðýnýn önemini yeterince açýklamaktadýr.

 GEÇMÝÞTEN GÜNÜMÜZE GÜVENLÝK ÝHTÝYACI VE TÜRK POLÝS TEÞKÝLATI

Polis, kendisine verilen görevleri þüphesiz en iyi þekilde yerine getirmek durumundadýr. Ancak yapmýþ olduðu bu görevleri hukuka uygun, hukukun içinde kalarak gerçekleþtirmek zorundadýr.

Polis, kamu düzeninin korunmasýna ve sürdürülmesine iliþkin olan bütün durumlarda öncelikle hemen harekete geçmeli ve hangi tedbirlere baþvurabileceðini planlamalýdýr. Bu nedenle somut bir olayla karþýlaþan polis, kendisine tanýnan yetkiler çerçevesinde bir "takdir yetkisine" sahiptir. Polisin bu takdir yetkisi, görevinden kaynaklanan ve görevi ile sýnýrlý bir yetkidir.

Polisin her türlü duyumu takdir yetkisini kullanarak deðerlendirmesi gerekir.

TÜRK ZABITA VE POLÝS TEÞKÝLATININ TARÝHÇESÝ

Eski Türk Devletlerinde Kolluk Hizmetleri

Bir millette emniyet ve güvenlik teþkilatýnýn varlýðý, o milletin devlet olarak teessüs ettiði andan itibaren baþlar. Çünkü bir devletin varlýðý öncelikle o devlette düzen ve güvenliðin saðlanmasýný gerektirir. Bu, kolluk teþkilatlarýnýn tarihinin devletlerin tarihi kadar eski olduðunun bir ifadesidir. Kolluk hizmetlerinin tarihi devlet hizmetleri kadar eskidir. Çünkü insanlar hem toplum içinde düzeni saðlayacak bir otoriteye, hem de bu otoritenin devamlý ve güvenilir olmasýna muhtaçtýrlar. Aksi halde kargaþa içine düþecekler ve bu defa özgürlükleri ve haklarý söz konusu bile olmayacaktýr(Yýldýzhan,1985:11- 12). Türklerde devlet geleneði, tarihin en eski devlet kurucularýndan olmalarý nedeniyle binlerce yýl öncesine dayanmaktadýr. Kolluk tarihimizle ilgili olarak en eski yazýlý belge ise Tonyukuk Kitabesidir.

Eski Türklerde polis teriminin karþýlýðý olarak “Yarkan” (Yargan) teriminin kullanýldýðý bilinmektedir. Yarkan sözcüðü, Moðolcada “Daruga” kelimesinin karþýlýðýdýr. Her iki sözcük de Uygur metinlerinde zabýta, polis, dedektif, gece bekçisi anlamlarýnda kullanýlmýþtýr.

 Zaman aslýnda herkes için sabittir, diðer bir deyiþle herkes için günde 24, haftada 168 saat vardýr. Ancak benzer koþullarda yaþayan ve çalýþanlarýn üretimleri bireysel yeteneklerden de kaynaklanan farklýlýklar gösterir. Bu farký yaratan etkenlerden biri de zamanýn nasýl kullanýldýðýdýr. Zaman yönetimi, zamaný akýlcý kullanarak daha verimli sonuçlar elde edilmesini saðlar.

Kararlý olun, seri hareket edin.

Hedefe ulaþmada kestirme ve alternatif yollarý deneyin. Not alma alýþkanlýðý edinin.

Önünüzde yalnýzca iþ olsun, ilgisiz olanlarý kaldýrýn. Yönetici iseniz ayrýntýlarla uðraþmayýn.

Ýdeal çalýþma ortamý yaratýn.

Yazýlý kayýt tutun, mutlaka ajanda kullanýn. Yolda düþünün, zihinsel planlama yapýn. Hýzlý ve etkili okumayý öðrenin.

Zihinsel gücünüzün verimliliðini artýracak her unsura (kitap, kurs...vs) yatýrým yapýn.

Bilgilerinizi güncelleyin.

Davetsiz misafirlerin sizi meþgul etmelerine izin vermeyin.

Hata yapmaya hakkýnýz olduðunu unutmayýn, ancak geçmiþte yaptýðýnýz hatalarý da tekrarlamayýn.

 cevap sizde

 liderlik  ve yönetim sorumuzla ayný

 Risk Nedir?

Biliþim teknolojilerinde risk yönetiminin baþlý baþýna bir disiplin olarak ele alýnmasýný gerektiren; teknolojideki deðiþimin daha hýzlý, ürünlerin daha karmaþýk, rekabetin daha yoðun olmasý nedeni ile belirsizliðin, risklerin daha yüksek olmasý ve yapýsal farklýlýklardýr. Biliþim teknolojilerinin AB 6. Çerçeve Programýnda ve ülkemiz Vizyon 2003 çalýþmalarýnda en kritik teknolojilerden biri olarak belirlenmesi, teknik risk odaklý risk yönetimini kritik bir yönetim disiplini haline getirmiþtir.

Risk Yönetimi bankanýn karlýlýðýný olumsuz yönde etkileyecek risk faktörlerinin belirlenmesi, ölçülmesi ve en alt düzeye indirilmesi sürecidir. Risk Yönetimi tüm banka düzeyinde uygulanmalý, farklý risk faktörlerinin birbirleri ile etkileþimleri göz önünde bulundurulmalýdýr. Riskyonetimi.com'da baslýca risk faktörleri olan Piyasa Riski, Kredi Riski ve Operasyonel Risk hakkýnda detaylý bilgi bulabilirsiniz.

 Kriz Yönetimi; krizi yaratan olaylarýn önlenmesi, ortadan kaldýrýlmasýný veya ülke menfaatleri doðrultusunda en az zararla atlatýlmasýný saðlamak amacýyla gereken hazýrlýk ve faaliyetlerin yönlendirilmesidir.

 Herhangi bir hastalýk veya kaza sonucu saðlýðý tehlikeye girmiþ olan kiþi veya kiþilere durumlarýnýn daha kötüye gitmesini önlemek amacýyla ,çevre imkanlarýndan yararlanýlarak ve ilaçsýz olarak yapýlan geçici müdahaleye ÝLKYARDIM denir.

Ýnsan vücudu ile ilgili temel bir bilgiye sahip olmalý ilkyardýmda temel uygulamalar

Hasta veya yaralýlarý,mümkün olduðunca yatýrarak müdahale etmeli Hasta veya yaralýlar fazla hareket ettirilmemeli

Hasta veya yaralýlar A-B-C yönünden deðerlendirilmeli (Airway = soluk yolu)

(Breathing = solunum) (Circulation = dolaþým)

Kanama ve kýrýk açýsýndan incelenmeli

Sýcak tutulmalý ( hasta özellikle ýsýtýlmamalý,sýcak tutulmasýndan kasýt vücudun sýcaklýðýný kaybetmemesi için hastanýn üstünün battaniye , çarþaf , palto vb. þeylerle örtülmesidir.)

Bilinç kapalý ise su vb. hiçbir þey verilmemeli Çevredeki telaþlý kiþiler uzaklaþtýrýlmalý

Týbbi yardým istenmeli (112 Acil ambulans) Yaralýnýn yarasýný görmesine izin verilmemeli

Týbbi yardýma ulaþýlamadýðý taktirde hasta veya yaralý uygun taþýma teknikleri ile saðlýk kurumuna taþýnmalý

Ýlkyardýmcý yapabileceði uygulamalarýn sýnýrlarýný bilmelidir. Ortamda herhangi bir saðlýk personelinin varlýðý durumunda , o ana kadar kendi yaptýðý müdahaleler hakkýnda bilgi verdikten sonra sorumluluðu saðlýk personeline devretmeli ve onun vereceði görevleri yapmaya devam etmelidir.

týbbi yardým isteme

Týbbi yardým için 112'yi arayýn. Yardým istenirken verilecek bilgiler kýsa, öz ve anlaþýlýr olmalýdýr;

 Empati bir isanýn kendisini karþýsýndaki insanýn yerine koyarak onun duygularýný ve düþüncelerini doðru olarak anlamasýdýr Basit gibi gözüken bu tanýmýn gerisinde pek çok kurumsal öðe bulunmaktadýr ve belkide bu yüzden ulailmasý oldukça zaman almýþtýr. Günümüzde “empati” denildiðinde akla Carl Rogers ve onun konuya iliþkin çalýþmalarý gelir. Pisokoterapi alanýnda empatik iletiþim kurma becerisiyle ünlenmiþ ROGERS`ýn adý ile empati kavramý adeta özdeþ hale gelmiþtir.Bir kiþinin kendisini karþýsýndaki kiþinin yerine koyarak olaylara onun bakýþ açýsýyla bakmasý, o kiþinin duygularýný ve düþüncelerini doðru olarak anlamasý, hissetmesi ve bu durumu ve bu durumu ona iletmesi sürecine “empati” adý verilir.yukarýdaki empati tanýmý üç temel öðeden oluþmaktadýr.Bir insanýn karþýsýndaki bir kiþi ile empati kurabilmesi için gerekli olan bu belgeleri þöyle sýralayabiliriz:

 POLÝS MEDYA ÝLÝÞKÝLERÝ

Polisin güvenlikle ilgili görevleri þunlardýr:

Bu eðitimlerinin önerdiðim biçimde gerçekleþmesi sonucunda polis:

Güvenlik hizmetini daha iyi (nitelikli) sunacak.

Ýnsan haklarýna daha saygýlý olacak.

Yurttaþlarla daha iyi iletiþim kurabilecek.

Cumhuriyetin niteliklerine ve demokrasiye inanan birer "kamu güvencesi" olacak.

Halkýn polise korkuyla bakmasý, polisin halka kuþkuyla bakmasý anlayýþý deðiþecek.

"Eðitim ve Çevre" bilinçli polisler nicelik olarak artarak kentsel yaþam kalitesini yükseltecek.

Polis medya iletiþimi en iyi biçimde gerçekleþecektir. 

 Polis, suç ve kanunlara riayetin saðlanmasý, çok içli-dýþlý kavramlar olarak görülür. Diðer taraftan halk, polisin görevini tamamlamasýnda suçla mücadele stratejilerinin merkezinde görülür. Bu sebeple, polis-halk iliþkilerinin bozulmasý veya geliþtirilmesi konusu, suçla mücadelede temel bir konudur ve polis ve halk arasýndaki iliþkilerle ilgili bu konu, suçla savaþta, geçtiðimiz on yýllarda, hatýrý sayýlýr bir dikkati cezbetmiþtir.

Bu çalýþmanýn temel amacý, polisin ve halkýn birbirlerine yaklaþýmlarýný tartýþmak ve bu yaklaþýmlar ile baþarýlý polis halk iliþkileri arasýnda bir iliþkinin veya etkinin olup olmadýðýný tespit etmektir. Bu konuda temel faktörler nelerdir ve bunlar polis halk iliþkilerini nasýl etkilemektedir? Polisin ve halkýn algýlamalarýný þekillendiren sebepler nelerdir? Ayrýca, insanlarýn bizzat ihkak-ý hakka baþvurmalarý (hukuku kendi ellerine alýp uygulamalarý) da ‘neden bazý insanlar polise baþvurmayý tercih ederken diðer bazýlarý kendi baþlarýnýn çaresine bakarlar’ baðlamýnda kýsaca incelenecektir. Son olarak, bu çalýþma, Türkiye’de bu sahada eksikliði hissedilen çalýþmalara ve alanlara bir örnek olmasý ve karþýlaþtýrma imkaný açýsýndan, Ýngiliz kaynaklý, bilgi ve araþtýrmalardan yola çýkýlarak yapýlmýþtýr.

Anahtar Kelimeler :Polis, Halk, Tutum, Polis Halk Ýliþkileri, Ýhkak-ý Hak. 

 Müþteri isteklerinin sürekli gerçekleþtirilmesini hedefleyen, "Müþteriyi memnun et ki, kurum yaþasýn" temeli üzerine kurulu olan Toplam Kalite Yönetimi; müþteri odaklýlýk, liderlik, çalýþanlarýn katýlýmý, proses yaklaþýmý, yönetimde sistem yaklaþýmý, sürekli iyileþtirme, verilere dayalý karar verme yaklaþýmý ve tedarikçilerle karþýlýklý faydaya dayanan iliþkiler olmak üzere 8 temel prensibin bütünleþmesiyle oluþmuþtur.Diðer prensipleri bir kenara býrakarak ''liderliðin'' Toplam Kalite’deki yeri ve etkisi üzerinde duracaðýz.

 Baþarý üniversiteye gidip, zengin olmak deðil; iyi insan olabilmektir

Takdir-teþekkür almak, üniversiteyi kazanmak, zengin olmak, iyi bir iþ sahibi olmak bir baþarýdýr. Ama gerçek baþarýnýn kendisi deðildir. Asýl baþarý kendisini tanýyan, kendisi ve çevresi ile barýþýk, iyi bir anne, iyi bir baba olabilmektir.

Baþarý nedir?

Ýyi bir üniversiteyi kazanmak mý? Yoksa zengin olmak mý?

Veya bir öðrenci için her dönem takdir belgesi almak mý? Ya da iyi bir meslek sahibi olmak mý?

Kimi insanlar için bunlar baþarý göstergesi olarak kabul edilebilir... Ama asýl önemli olan öðrencilerin (çocuklarýmýzýn) þu ya da bu meslekte olmasý deðil, “hayatta baþarýlý olmak” amacýna yönelik, geniþ bir kültür yelpazesine sahip olacak þekilde yetiþtirilmelerini saðlamaktýr. Çocuklarýmýzýn; saðlýklý düþünüp, isabetli kararlar verme hasletlerini geliþtirmeyi ön plana alan bir eðitim stratejisi uygulamaya çalýþmalýyýz. Ýleriki hayatta hangi iþe el atarlarsa muhakkak baþarýlý olmalarýný hedefleyip ve bu hedefler doðrultusunda yönlendirmeliyiz.

Bilindiði üzere her güzel sonuç için, önce biraz sýkýntý ve zahmet çekmek, çalýþýp çabalamak gerekir. Ve bizim (öðretmenler ve ebeveyn) meþgalemiz olan eðitim özellikle zahmetli, zaman isteyen bir uðraþtýr. Neticesini almak için son derece sabýrlý olmak gerekir.

 Takým ruhu, takýmý oluþturan tüm bireylerin takýmýn amacý yönünde bütünleþmeleri ve birlikte hareket etmeleri sonucunda takýmda ben imajý yerine biz imajýnýn oluþmasý olarak yorumlanabilir.

Bir meyve olan nar bir takýma ve bu takýmý oluþturan takým ruhuna örnek verilebilir. Dýþardan bakýldýðýnda nar bir bütündür. Bir sistem oluþturmuþtur. Ama içerisinde kendine özgü bölümler bu sistemi çok sistemli bir þekilde tamamlar. Nar içerisinde, tek tek yerini alan nar taneleri ahenk içinde bütünlüðü korur ve takýmda yerini alýr.

Tüm bu bileþkeleri toplamýþ, konularý çözümlemiþ bir takým, takým ruhunu gerçekleþtirmiþ olacaktýr.

 NLP Ve Ýþ Yaþamý

kullandýðýmýz 'akýllý kiþi' kavramýna yeni bir taným getirir. Yaþamda baþarýlý olabilmesi için "akýllý kiþi"lerin bu özelliklerin yanýsýra sahip olmalarý gereken kiþisel ve sosyal özellikleri bize hatýrlatýr.

Duygusal Zeka kavramý, kýsaca "kiþinin hem kendi duygularýnýn, hem de karþýsýndaki kiþilerin duygularýnýn farkýnda olmasý, onlarý anlamasý, tanýmlamasý, kaynaklarý ve nedenleriyle baðlantýlandýrmasý, duygularýný yönetmesi ve onlardan gerek kiþisel alanda gerekse kiþilerarasý iliþkilerinde etkin bir biçimde yararlanmasý" olarak açýklanabilir ve görüldüðü üzere içinde "kiþisel farkýndalýk", "empati" (kendini karþýsýndaki kiþinin yerine koyarak, onun duygu ve düþüncelerini doðru olarak anlamasý), "duygu yönetimi" ve "iliþki yönetimi" gibi hem kiþisel ve hem de sosyal yetkinlikleri barýndýrýr.

Duygusal Zeka'nýn akýl kavramýnýn karþýtý olmadýðýnýn anlaþýlmasý son derece önemlidir. Hem duygu hem de zeka kavramlarýný içeren Duygusal Zeka, biliþsel beceriler ile hisleri bir araya getirmeyi hedefler. Bu, kalbin akýl karþýsýnda kazandýðý bir zafer deðildir, akýl ile kalbin bir birleþmesidir. Baþka bir deyiþle, Duygusal Zeka kiþinin duygularýný karþýlaþtýðý problemleri çözmek ve daha etkin, baþarýlý ve mutlu bir yaþam sürmek için yol gösterici olarak kullanmasýdýr.

Duygusal Zeka'nýn temelindeyse ünlü Yunan filozofu Socrates'in de söylediði gibi öncelikle 'kiþinin kendisini tanýmasý' yatar. Kendini tanýyan, duygu ve düþüncelerinin farkýnda olan, güçlü ve geliþtirilmesi gereken yönlerini bilen bir kiþi kendi duygu, düþünce ve davranýþlarýný yönetebilir ve kiþilerarasý olumlu ve yapýcý iliþkileri kurabilir.

Duygusal Zeka yaklaþýmý çerçevesinde büyük önem taþýyan "Yönetmek" kavramý, sadece yöneticilerin kendilerine baðlý çalýþanlarý yönetmesi anlamýyla sýnýrlý kalmamakta, tersine, en önemli farký yaratanýn öncelikle kiþinin kendini yönetmesi olduðunun altýný çizmektedir.

Uzun yýllar boyunca, kiþilerin özel yaþamlarýnda önemli bir yere sahip olan duygularýn, geleneksel bir yaklaþýmla, iþyaþamýnda önemsenmediðini, göz önüne alýnmadýðýný, tersine gereksiz ve pek çok durumda da zarar verici sayýldýðýný görüyoruz.

Oysa günümüzde, kiþinin duygusal farkýndalýðý, duygularýný yönetebilme ve güvene dayalý, saðlýklý iliþkiler kurma becerisi, baþka bir deyiþle geliþmiþ bir Duygusal Zeka'ya sahip olmasý iþyerinde baþarýnýn anahtarý olarak karþýmýza çýkmaktadýr.

 Internet, tum dunyayi kapsayan, 110 ulkeye dagilmis ve 2.000.000 dan fazla bilgisayari (host) birbirine baglayan yaklasik 5000 bilgisayar aginin toplamidir (Sekil-1). 1994 yili basinda yaklasik 12 milyon Internet kullanicisi bulunmaktadir. Internet genel bilgiye erisimi destekler ve elektronik posta (elektronik mail), konferans, bildiriler gibi konularda iletisim hizmetleri saglar.

Alýþ-veriþ yapabilirsiniz, rezervasyon yaptýrabilirsiniz,

Anket yapabilir, yapýlan bir anketi cevaplandýrabilirsiniz,

Kendi web sayfanýzý hazýrlayarak çalýþmalarýnýzý yayýnlayabilirsiniz

 Ýnsanlar konuþarak anlaþmayý geliþtirmeden önce, beden dilleriyle anlaþýrlardý. Beden dili insanlarýn ilk anlaþma aracý ve ilk dili olmuþtur. Bedenleri dili aracýlýðýyla insanlar duygularýný, düþüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarýný ve ruhsal zenginliklerini baþka insanlarla paylaþmýþlardýr.

Günümüzde dünyanýn en çok konuþulan dili olan Ýngilizcede beden ve ruh iliþkisini açýkça vurgulayan sözcükler vardýr. Örneðin, bu dilde “birisi” anlamýna gelen “somebody” ve hiçkimse anlamýna gelen “nobody” sözcüklerin her ikisinde de bulunan “body” sözcüðü “beden” anlamýna gelmektedir. Beden olmaksýzýn varlýk olmaz ve dolayýsýyla insanýn kendisiyle ilgili bir kavram da söz konusu olamaz.

Ýlk dilimiz - beden dilimizdir

Ana dilimizden baþka bir dil ögrenmek için, zaman ve enerji harcariz. Bir yabanci dili, iyi ögrendigimiz ölçüde kendimizi daha iyi ifade edebiliriz.

Karþimizdakini daha iyi anlariz. Temel dilimiz olan bedenimizin dili ögrenmek için neden zaman ayirmadigimizi anlamak güçtür. Hiçkimse beden dilinin ifadelerinden kaçamayacagi veya bunu bastiramayacagi için, bu dili ögrenmeye çaliþmak çok yararlidir. Böylece, kendi dünyamizi yansitma biçimimiz ve birlikte yaþadigimiz insanlarin iç dünyalariyla ilgili önemli bilgilere sahip oluruz. Aslinda her insan, beden dili konusunda bildigini düþündügünden, çok daha fazlasini bilir.

Eðer beden dilimize önyargýsýz ve cesaretle yaklaþýrsak birçok görüþme ve karþýlaþmanýn sonucunu baþarýlý kýlmamýz mümkün olur

Kültür beden dilini etkiler

Farklý kültür gruplarýna girdikçe sözsüz iletiþim mesajlarýnýn ayrýntýlarýný deðerlendirmek zorlaþýr. Gruplarýn sessiz dillerinin anlamak için önemli ölçüde bilgilenmeye ihtiyaç vardýr. Bunun için o insanlarýn kültürünü, iliþkilerini, iletiþimlerini ve dünya’ya bakýþlarýný tanýmak gerekir. Kültür, tarih boyunca insanýn doðaylý ve insanla ortaya çýkan problemlerinin ve zorlanmalarýnýn çözüm biçimidir.

 AB Ýle Geliþen Demokrasi ve Ýnsan Haklarý Anlayýþýnýn Polis Halkla

Polis yasalarýn uygulayýcýsýdýr. Yasalardaki deðiþim polisin uygulamalarýný da deðiþtirecektir. Öyleyse "AB’ne giden yol, her ne kadar Diyarbakýr’dan geçse de, Diyarbakýr’dan önce uðrayacaðý en önemli durak, karakollar ve þubelerdir"21 gerçeðini çok iyi kavramak gerekir.

Ulusal programda geçen "ifade özgürlüðü, iþkencenin önlenmesi, insan haklarý, vd." gibi kavramlar "polis teþkilatýnýn" da üzerinde durduðu olgulardýr. Emniyet teþkilatý bu hususta somut adýmlar atmaya çalýþmakta, polislerin eðitimlerine önem vermekte ve halka karþý kötü muamele yaptýðý saptanan personelle ilgili gerekli iþlemleri kararlýlýkla yapmaktadýr. Çünkü herkes günlük yaþamýnda insan haklarýyla iç içe yaþamaktadýr. Özgür bir þekilde düþündüðünü "ifade edebilmek", istediði yere "seyahat edip, yerleþebilmek", diðer bireylerle ve devlet makamlarýyla olan iliþkilerinde "insanca ve hakça muamele görebilmek", insanýn günlük yaþamýnda kullandýðý ve yararlandýðý haklardan sadece birkaçýdýr. Bunlar ise "yasalarýn da insan odaklý" olmasýyla yakýndan ilintilidir. "Demokratik bir toplumda kendisinden çok þey beklenen polisin en temel görevi, bireyleri yasalar çerçevesinde tutarak kamu düzenini korumak ve toplumsal barýþ ve huzurun saðlamaktýr."22 Öyleyse çýkarýlan yasalar oldukça önemlidir.Örneðin bir AB üyesi ülke olan Almanya Anayasasýnýn ilk maddesi "Herþey insan içindir." Ýnsaný esas alan ve insana deðer veren "insan odaklý" yasalarýn çýkarýlmasý polisin uygulamalarýnda halka yakýnlaþtýracaktýr.

AB ile Polisin Halkla Ýliþkilerinde Yeni Bir Model: Toplum Destekli Polislik (Community Policing)

Sonuç

AB ile bir bölgesel birliktelikte bulunacak toplumumuzda da bir takým deðiþimler olacaktýr. Bizler bu deðiþimin þimdiden okunmasýnda yarar bulmaktayýz. Çünkü toplumsal birliktelikler devletimize kazandýrabilir de kaybettirebilir de! Öyleyse toplum olarak / kurum olarak AB sürecini iyi deðerlendirmeliyiz ve kendi insanýmýzý tanýyarak üyeliðe hazýrlanmalýyýz.

Bir toplumun göstergesi polistir diyebiliriz. Polis devletin simgesidir, toplumu yönlendirici bir kuruluþtur. "Demokratik bir ülkede polis, ülkenin sosyal, siyasal ve yönetim yapýsý ile yakýndan iliþkilidir. Çünkü polis, yürütmenin bir parçasý ve genel yönetim yapýsýnýn bir yansýtýcýsýdýr. Hatta ülkeler polisin tutumuna göre "sert" ve "yumuþak" diye ikiye ayrýlmaktadýr."33 Toplumsal deðiþim, polisin deðiþimini de getirecektir.

Polis teþkilatý özverili çalýþmalarýný halkýmýza anlatarak kendi tanýtýmýný yapmalý, daha sonra bilimsel veriler ýþýðýnda çalýþmalar yaparak "nasýl göründüðünü" saptamalýdýr. Özellikle son dönemlerde düzenlenmekte olan "Basýn ve Huzur Toplantýlarý" oldukça yararlý bir uygulamadýr.

Günümüzde Polis teþkilatýnýn baþarýsý çözdüðü olaylarla deðil "vatandaþla" geliþtirilen iliþkilerin ölçüsüne ve suçu önlemede halktan alýnan desteðin oraný ile ölçülmektedir.

AB’ne geçiþ ile polisimizin uygulamalarýnda toplum desteðini almasý gerekecektir. Çünkü güvenlik hizmetlerinin önemli bir bölümünü teþkil eden suçla mücadeleye toplumun sistematik olarak katýlýmý saðlanmalýdýr. Böyle olunca suçla mücadelede polis yalnýz kalmayacaktýr.

 Yaþamýmýzdaki konuþmalarda, yazýþmalarda, medyada her alanda ve durumda “eleþtiri” kelimesini kullanmaktan hiç kaçýnmýyoruz. Günümüzde gittikçe yayýldýðýný sandýðým ve alýþkanlýk halini alan, bu durum beni oldukça kaygýlandýrýyor ve üzüyor.

Tenkit etmek yermek midir? veya,

“ Tenkit etmekten yermeyi mi anlýyoruz.”

Aslýnda eleþtirmenin yalnýzca yermek olmadýðýný da bilmemiz gerekir. Bazen bu bilgileri unuturuz veya karýþtýrýrýz.

TDK sözlüðüne kýsaca bir göz atarsak bu konuyu daha anlaþýlýr kýlarýz. TENKÝT,-

Eleþtirme, eleþtiri: Tenkit etmek,- Eleþtirmek YERMEK.-

1. Kötülüklerini söylemek, zemmetmek. 2. Alaylý bir dille kusurlarýný söylemek, kusurlarýný ortaya koymak, hicvetmek. 3. Beðenmemek, hoþlanmamak, tiksinmek.

ELEÞTÝRÝ,-

1. Bir insanýn, bir eseri, bir konuyu, doðru ve yanlýþ yanlarýný bulup göstermek maksadýyla inceleme iþi, tenkit: 2. ed. 1. Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle saðlamak ve deðerlendirmek amacýyla yazýlan yazý türü, tenkit, 3. fel. Özellikle bilginin temellerini ve doðruluk durumunu inceleme, sýnama, yargýlama.

 Bireysel ve kitlesel iletiþim araçlarý geliþtikçe psikolojik savaþ stratejileri ve taktikleri de o ölçüde geliþmiþ, çok karmaþýk düzeylerde bir bilim ve sanat dalý haline gelmiþtir. Bu yönden, içinde bulunduðumuz iletiþim çaðý "psikolojik savaþlar çaðý" olarak da nitelendirilmektedir.

 Kurum Ýçi Ýletiþim, kurumun misyonu, vizyonu, deðerleri ve stratejilerinin çalýþanlar tarafýndan benimsenmesini ve çalýþanlarýn kurumlarýnýn elçisi haline gelmelerini saðlamak; çalýþanlarýn kurumu iþ sonuçlarýna ulaþtýrma aþamasýndaki inanç ve katýlýmýný artýrmak üzere geliþtirilen iletiþim stratejisi planlamasý ve uygulamasýný içerir.

Bilgi yetersizliði

Çalýþanlarýn yeteneklerinin Ýþe uygun olmamasý

Stresin bireyleri ve kurumu felç etmesi

Deðiþime duyarlý olmama

Örgüt içi iletiþim kopukluðu

Ýþ ortaklarýyla sorunlar

Rekabet

Yýkýcý aile iliþkileri

 Bireysel psikolojiyle toplum ya da kitle psikolojisi arasýnda ilk bakýþta bize pek önemli görünebilecek karþýtlýk, konuyu biraz derinliðine ele aldýðýmýz zaman anikonu yitirir sivriliðini. Gerçi bireysel psikoloji tek insan üzerine eðilir ve onun içgüdüsel gereksinimlerine hangi yollardan doyum saðlamaya çalýþtýðýný araþtýrýr. Ama bunu yaparken, bireyin öbür bireylere iliþkilerini ancak seyrek olarak, ancak istisna sayýlacak belli koþullarda gözden uzak tutar. Bireyin ruh yaþamýnda baþkalarý'nýn örnek, obje, yardýmcý dost ya da rakip kiþiler olarak her vakit rol oynadýðý görülür.

Zevkin ve konforun aleyhinde konuþur, insafsýz ve hoþgörüsüz hayatý över. Basit eðlenceye adi, hatta kötü gözle bakar, kiþisel mutluluk elde etmek için yapýlan çabalarýn ahlaksýzlýk olduðunu ileri sürer. Bütün kitle hareketleri þimdiyi parlak bir geleceðe baþlangýç olarak tarif etmek yoluyla deðerden düþürürler. Þimdiki zaman, onlarca büyük mutluluk devrinin eþiðindeki paspastýr; bir sosyal devrim hareketine göre þimdiki zaman, ütopyaya giden yoldaki küçük bir ara istasyondur. Kitle içerisinde ortaya konan davranýþlarýn ardýnda itiraf etmediðimiz bir takým gizli dürtülerin, bastýrýlmýþ duygularýn bulunduðunu da söylemek mümkündür. Kollektif bir yapý ve ruh hali içerisinde kiþilerin fikri seviyeleri baþka bir deyiþle kiþilikleri silinir. Aykýrýlýklar, benzerlikler içinde boðulurlar ve irade dýþý nitelikler kitle içinde hakim olur.

Bundan dolayýdýr ki, kitlelerden seviyeli hareketler ve tepkiler beklemek yersizdir. Kitlelerde hakim güç, düþünce deðil, hislerdir. Kitle içerisindeki birey bazen "bunu grupta söylemeyeyim yanlýþ anlaþýlabilirim." düþüncesiyle kendisini olduðu gibi ifade etmekten çekinirken, bazen de "onlar gibi davranmazsam beni dýþlarlar, dýþlanmak istemiyorum" diyerek içine çok fazla sinmeyen davranýþlarý da (grup adýna) yapabilmektedirler. Kitle içerisinde bulunan insanlarýn çok kolay hýrçýnlaþtýklarý ve tahripkar olabildikleri görülür. Etkilendikleri fikre göre, kitle içinde yer alan insanlarýn þiddet, vahþet gibi tahripkar olaylar çýkarma merak ve arzusu, kitlenin her an þiddete yönelik bir tehdit oluþturma ihtimalini ortaya çýkarýr. Bir memleketin gençliðine verilen eðitim, o memleketin kaderini önceden görmeye yardým eder. Bugünün nesline verilen öðretim ve eðitim en karamsar tahminleri doðrulamaktadýr.

Kitlelerin ruhu kýsmen eðitim ve öðretim ile iyileþir veya bozulur. Kitle Psikolojisinin Özellikleri 1.Bireysel bilinç ve kiþilik kaybolmuþ, yepyeni bir varlýk doðmuþtur. 2.Bireylerde zihinsel bir birlik vardýr. Coþkular, inançlar, yorumlar, istekler vs. ortaktýr. 3.Mantýksal deðerlendirmeler ve muhakeme yoktur; bunun yerine basit, ilkel ve abartýlý duygular ön plandadýr. Bu nedenle, Kitle telkine yatkýndýr. Tahriklere açýktýr. Taklitçidir. Sorumluluk duygularý silinmiþtir. Muhafazakar, baðnaz ve hoþgörüsüzdür. Ahlak kurallarý tanýmaz. Egemen olma, güçlü olma duygusu hakimdir.

 Her alanda, önemli deðiþim ve geliþmelere þahit olduðumuz günümüzde, devletimizin asli fonksiyonlarýndan olan emniyet ve asayiþin saðlanmasýnda da, yeni yaklaþýmlar gündeme gelmekte, bu oranda, polislik mesleðinin iç güvenlik hizmetlerindeki fonksiyonu da giderek artmaktadýr.

Polisimiz, üstün fedakarlýkla, kendisine verilen emniyet ve asayiþi saðlama görevini en iyi þekilde yerine getirmeye çalýþýrken, bazen de, vatandaþýmýzla yeterli iletiþim kurulamamasý ve müspet davranýþ eksikliði gibi sebeplerle, þikayetlere ve eleþtirilere maruz kalmaktadýr.

Þikayet ve eleþtiri konusu yapýlan ve personelimiz hakkýnda, olumsuz imaj edinilmesine sebep olan bu hususlarý; yapýlan idari düzenlemelerle, verilen hizmetiçi eðitimlerle ve çalýþma þartlarýnýn iyileþtirilmesi ile giderme gayreti içerisindeyiz.

Ýçiþleri Bakanlýðý olarak, konunun üzerinde hassasiyetle duruyor, vatandaþýmýzca þikayet konusu yapýlan hususlarýn ve görülen aksaklýklarýn giderilmesine gayret ediyoruz.

Alýnan tedbirler ve yürütülen hizmetiçi eðitimlerle, bu konuda epeyce mesafe alýndýðýný da görüyor ve bundan, gerek bakanlýðým ve gerekse emniyet mensuplarýmýz adýna, büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Artýk, vatandaþýmýz, sadece polisten gördükleri olumsuz davranýþlardan þikayet etmiyor; bundan daha çok, gördükleri centilmen davranýþlar, karþýlaþtýklarý nazik ve insanca muamelelerden dolayý, teþekkür ve takdirlerini ifade ediyorlar.

Vatandaþ memnuniyetini en üst düzeye çýkararak, bu takdirleri ne kadar arttýrabilirsek, polisimizin toplum nezdindeki deðerinin de o düzeyde artacaðýna inanýyorum.

Giriþ

Toplum destekli polislik, polis teþkilatlarý ile halk arasýnda iliþkiyi güçlendiren, toplum problemlerinin altýnda yatan nedenleri bulmayý çalýþarak, suçla etkin bir mücadele saðlayan ve tüm bunlarýn neticesinde de sosyal alanlardaki yaþam kalitesini attýrmayý amaçlayan bir polislik anlayýþýdýr.

Halkýn polisin en büyük yardýmcýsý olduðu anlayýþýný kabul eden toplum destekli polislik yaklaþýmýna göre, polisin suç ve suçlularla mücadelesi halkýn da katýlýmý ile çok daha baþarýlý olacaktýr. Bu baþarý neticesinde polisin motivasyonu artacaðý gibi, halkýn da polis hizmetlerinde memnuniyeti ve sosyal yaþamdaki mutluluðu artacaktýr.

Bugün dünyanýn geliþmiþ polis teþkilatlarýnda uygulanan toplum destekli polislik anlayýþýnýn teþkilatýmýzca benimsenmesi ve uygulanmasý amacýyla baþlatýlan çalýþmalar halen devam etmektedir.

Ancak, toplum destekli polislik anlayýþý, uygulandýðý ülkenin sosyo-kültürel yapýsýna göre farklýlýklar arz ettiðinden, ülkemiz için de, geliþmiþ ülke uygulamalarý esas alýnarak bize özgü toplum destekli polislik anlayýþýnýn geliþtirilmesi daha uygun olacaktýr.

Toplum Destekli Polislik Anlayýþý Nasýl Oluþmuþtur

 KUZEY ATLANTÝK ANTLAÞMASI...

NATO'nun kuruluþuna iliþkin antlaþma 4 Nisan 1949

Kuzey Atlantik Ýttifaký'nýn (NATO) kuruluþuna iliþkin antlaþma, 12 ülkenin katýlýmýyla 4 Nisan 1949'da Washington'da imzalandý.

"Washington Antlaþmasý" olarak da anýlan antlaþma, bütün imzacý devletlerin onaylarý verildikten sonra 24 Aðustos 1949'da yürürlüðe girdi.

Antlaþmayý imzalayan 12 ülke þunlar: ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksenburg, Ýngiltere, Fransa, Portekiz, Ýzlanda, Ýtalya.

Türkiye ve Yunanistan'ýn NATO'ya katýlýmýna iliþkin Kuzey Atlantik Antlaþmasý Protokolü, 22 Ekim 1951'de Londra'da imzalandý. Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaþmasý'ný 18 Þubat 1952'de onaylayarak (5886 sayýlý yasa) NATO'ya üye oldu. Yunanistan da ayný tarihte Antlaþma'yý onayladý.

NATO'nun üye sayýsý, Almanya (6.5.1955), Ýspanya (30.5.1982), Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'nýn (12.3.1999) katýlýmýyla 19 oldu.

21-22 Kasým 2002 tarihlerinde gerçekleþtirilen NATO’nun Prag Zirvesinde, Soðuk Savaþ sonrasý ikinci geniþleme kararý alýndý ve Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, Ýttifak ile katýlým müzakerelerine baþlamaya davet edildi. Bu ülkelerle katýlým müzakereleri sonucunda hazýrlanan Katýlým Protokolleri 26 Mart 2003'de Brüksel’de imzalandý.

Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya'nýn NATO'ya katýlýmlarýna iliþkin protokollerin onaylanmasýna iliþkin yasalar, 5 Kasým 2003'de TBMM'de kabul edildi.

7 eski Doðu bloku ülkesi Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya ve Estonya, 29 Mart 2004'de ABD'nin baþkenti Washington'ta düzenlenen törenle NATO'ye resmen üye oldular. Böylece NATO, tarihinin en geniþ kapsamlý ve önemli geniþlemesini gerçekleþtirdi.

NATO'nun üye sayýsý, 7 ülkenin katýlýmýyla 26'ya ulaþtý.

Fransa Ýttifak üyesi olmakla birlikte entegre askeri yapýya dahil deðildir. EKONOMÝK, SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR

ULUSLARARASI SÖZLEÞMESÝ

BM Genel Kurulu'nun 16 Aralýk 1966 tarihli ve 2200 A (XXI) sayýlý Kararýyla kabul edilmiþ ve imzaya, onaya ve katýlmaya açýlmýþtýr. Yürürlüðe giriþ: 3 Ocak 1976

 Güçler ayrýlýðý, yasama, yürütme ve yargýnýn birbirlerinden baðýmsýzlýðýný anlatýr. Ancak ülkemizde güçler ayrýlýðý kavramý öncelikle yargýnýn yasama ve yürütmeden baðýmsýzlýðý konusunu gündeme getirmektedir. Hukuk devleti kavramýnýn önemli bir parçasý yargý denetimidir. Yargýnýn yasama ve yürütmeyi denetleyebilmesi, iktidarýn keyfiliðini önleyebilmesi öncelikle yargýnýn bu organlardan baðýmsýz olmasýný zorunlu kýlar. Bu zorunluluk 18.

Yüzyýldan bu yana demokrasinin önemli bir unsuru olarak anýlmaktadýr.

 Herhangi bir hastalýk veya kaza sonucu saðlýðý tehlikeye girmiþ olan kiþi veya kiþilere durumlarýnýn daha kötüye gitmesini önlemek amacýyla, çevre imkânlarýndan yararlanýlarak ve ilaçsýz olarak yapýlan geçici müdahaleye ilkyardým denir. Ýlkyardýmý yapacak olan kiþi mutlaka teorik ve uygulamalý ilkyardým eðitimi almýþ olmalýdýrÝlkyardýmýn amaçlarý; hayatî tehlikeyi ortadan kaldýrmak, hastanýn veya kazazedenin durumunun kötüleþmesini önlemek ve iyileþmeyi kolaylaþtýrmaktýr. Baþka alanlarda olduðu gibi ilk yardým konusunda da ülkemizde yaþanan en büyük sorun eðitimsizlikten kaynaklanmaktadýr.
Maalesef ülkemizde ilk yardýmýn önemi kavratýlamamýþtýr. 

 Demokrasi, tüm üye veya vatandaþlarýn, organizasyon veya devlet politikasýný þekillendirmede eþit hakka sahip olduðu bir yönetim biçimidir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak deðerlendirilmesine raðmen üniversiteler, iþçi ve iþveren organizasyonlarý ve diðer sivil kurum ve kuruluþlar da demokrasi ile yönetilebilirler. Demokrasi, diðer yönetim þekillerinin arasýndan sýyrýlarak günümüzde en yaygýn olarak kullanýlan devlet sistemi haline gelmiþtir.

Mustafa Kemal Atatürk bu konuda “Yöneticiler, iktidara saltanat sürmek için deðil, millete hizmet için getirilmiþlerdir. Ulusa karþý olan görevlerini kötüye kullandýklarý takdirde, þu ya da bu biçimde ulusal iradenin kendi haklarýnda vereceði kararla karþýlaþýrlar. Ulus tarafýndan, ulus adýna devleti yönetmeye yetkili kýlýnanlar, gerektiðinde ulusa hesap vermek zorunda olduklarýný bilmelidirler’’ demiþtir.

 Baþarýyý genellikle birinci olmak þeklinde görürüz. Sýnýf birinciliði, okul birinciliði her zaman toplumdan takdir görür. Elbette ki bunlarýn da bir baþarý olduðu muhakkaktýr. Fakat bence asýl baþarý insanýn kendi yetenekleri ölçüsünde yapabildiði en önemli iþtir. Bir 400 metre koþucusunun kalkýp yürümesi bir baþarý sayýlamaz. Ancak engelli birisinin birkaç adým atabilmesi büyük bir baþarýdýr. Þu da var ki baþarý için yalnýz zekâ ve yetenek yetmez, inanç ve azim de gerekir. Bunlar bir araya geldiði zaman baþarý da arkalarýndan gelecektir.

 Takým ruhu, takýmý oluþturan tüm bireylerin takýmýn amacý yönünde bütünleþmeleri ve birlikte hareket etmeleri sonucunda takýmda ben imajý yerine biz imajýnýn oluþmasý olarak yorumlanabilir. Bir örnek vermek gerekirse üç tane 1 sayýsý ayrý ayrý yazýldýðýnda alacaðý deðer 3’tür. Çünkü üç tane 1 sayýsý toplandýðýnda sonuç 3 çýkar. Fakat bu 1’ler yan yana gelirse 111 olur. Bu basit örnek bize bir amaç doðrultusunda birleþmenin ve takým olmanýn önemini açýkça göstermektedir.

 Bireysel sporlara örnek olarak atletizm, güreþ, tenis, masa tenisi, golf, bisiklet ve araba yarýþlarý verilebilir. Takým sporlarýna ise voleybol, basketbol, hentbol ve futbol örnek gösterilebilir. Bireysel sporlar ile takým sporlarý arasýndaki en önemli fark ‘‘amaç’’týr. Bireysel sporlarda amaç bireyin kendi baþarýsýdýr.
Takým sporlarýnda ise amaç grubun baþarýsýdýr. Takým sporlarýnda baþarýya ulaþmak için yardýmlaþma ve dayanýþma görülürken bireysel sporlarda böyle bir durum söz konusu deðildir.

 Ýnternet, bilgisayar aðlarýný kapsayan uluslararasý bir aðdýr. Ýnternet sayesinde dünyanýn en büyük kütüphanelerinde araþtýrma yapýlabilir, internet üzerinden eðitim veren bir üniversitede okuyup mezun olunabilir, farklý mekânlardaki arkadaþlarla sohbet edilebilir, alýþ-veriþ yapýlabilir hatta uçak bileti bile satýn alýnabilir. Hayatýmýzý bu kadar kolaylaþtýran internetin elbette ki zararlý yönleri de vardýr. Ýnternet ortamýnda denetim neredeyse yoktur. Zararlý içeriðe sahip sitelere çocuklar ve gençler kolayca eriþebilmektedir. Maalesef bu durum çocuklarýn ve gençlerin psikolojik ve sosyal geliþimlerini olumsuz yönde etkiler.

 Kimi zaman iyi düþünüp taþýnmadan, olacaklarý hesaplamadan bazý eylemlere giriþir ve sonuçta piþman olur insan. O anda ilk durumuna dönmek ister ama bu mümkün deðildir. Çünkü olan olmuþ, çoktan iþ iþten geçmiþtir. Örneðin söz aðýzdan çýktýktan sonra geri alýnmaz. Patlatýlan bir bombanýn geri dönüþü yoktur. Ölen bir insaný hayata döndürmek imkânsýzdýr. Bu yüzden bir iþ yapmadan önce iyi düþünmeli ve öyle karar vermelidir.

 Hemen her þeyin, her insanýn bir kusuru, bir eksiði vardýr. Hatasýz kul olmaz. Dolayýsýyla insanýn mükemmel bir dost, arkadaþ ve sevgili aramaya çalýþmasý boþunadýr. Böyle bir dost bulamayacaðý gibi, dostsuz kalmasý da mümkündür. Bu bakýmdan insan bir þey elde etmek, bir dost bulmak istiyorsa onlarý kusurlarý ile kabul etmeye hazýr olmalýdýr.

 Ýnsanýn yaptýðý yanlýþ bir iþ mutlaka karþýsýna çýkacaktýr. Çünkü yanlýþ bir yolda yürüyen insan bunun neticesi ile er geç karþýlaþýr. Ayrýca ortaya çýkan bir yanlýþlýk çok geç de olsa, kesinlikle düzeltilmelidir.

 Eðitim bireye davranýþ kazandýrma, bireyde istenilen davranýþ deðiþikliðini meydana getirme faaliyetleridir. Bir toplum için eðitimse kalkýnma ve geliþmenin kilometre taþlarýndan biridir. Eðitim sayesinde toplumda var olan birçok olumsuzluk giderilip, kültür ve medeniyetin geliþmesi saðlanabilir. Bu halde eðitim toplum için hayatî önem taþýr. 1993 yýlý sonunda Adalet Bakanlýðý tarafýndan ülkemiz ceza ve tutuk evlerinde yapýlan taramada, eðitim seviyesi yükseldikçe suçluluk oraný düþtüðü neticesi ortaya çýkmýþtýr. Bu durum eðitimin önemini açýkça gözler önüne sermektedir.

 ‘‘Yaptýklarýmýz yapacaklarýmýzýn garantisidir’’ þeklinde bir söz vardýr. Gerçekten de insanýn yaptýklarý yapacaklarýný gösterir. Ýnsanoðlu bugün ne yapýyorsa yarýn ve öteki gün de büyük ihtimalle ayný þeyi yapacaktýr. Yani bir iþin nasýl sonuçlanacaðý, iþin bugünkü durumundan belli olur.

 Denizi oluþturan damlalardýr. Damlalarý reddeden ve kabul etmeyen insan denizi de reddetmeye mahkûmdur. Yani anlatmak istediðim, her çok olan þey muhakkak azdan olur. Kim ki elindekinden hoþnut olmuyor, onunla yetinmiyor ve onu hor görüp geri çeviriyorsa büyük bir hata iþliyor demektir. Küçük þeylere sahip çýkmayan, onlarýn birikmesiyle olmuþ olan çoðu da kaybetmiþ sayýlýr.

 Oturduðu yerden ülkenin tüm sorunlarýný çözen nice insan görmüþüzdür. Bunlarý eðer iþ baþýna getirsek çoðu hiçbir þey yapamaz. Çünkü konuþmak ile yapmak arasýnda çok fark vardýr. Konuþmak kolay, yapmak ise zordur. ‘‘Akýl çoðalýnca söz azalýr’’ diye güzel bir deyiþ vardýr. Yani çalýþan ve iþ yapan insanlar az konuþurken, çalýþmayan ve boþ boþ oturan insanlar çok konuþur.

 21. yüzyýlda, birçok ülkenin ulusal bütünlüklerini hedef alan ve birçok ülkedeki demokratik sistemin karþý karþýya bulunduðu en önemli sorunlardan birisi terördür. Terör, günümüzde birçok ülkenin ekonomik, ticari ve sosyal hayatýný olumsuz yönde etkileyen evrensel deðerleri yok eden “Küresel” bir nitelik kazanmýþtýr. Terörün ekonomik açýdan en büyük zararý ülkelerin kalkýnmasýný yavaþlatmasýdýr. Jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik açýlardan önemli bir konuma sahip olan Türkiye, yýllarca ülkede yaþanan terör olaylarýnýn sebep olduðu istikrarsýzlýklar yüzünden üretimin artýrýlmasýna yönelik yatýrýmlara aðýrlýk verememiþ ve bunun sonucunda kalkýnmasýný tamamlayamamýþtýr.

 Sosyal yönden zararlarý; toplumda huzur ve güvenin yok olmasý, korku ve endiþenin hâkim olmasý, ülkenin sürekli bir kaos ortamýnda bulunmasý, insanlarýn gelecekten umutsuz olmasý sayýlabilir.

 Ýstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü’nün hazýrladýðý senaryoya göre 2070’te Türkiye genelinde sýcaklýklar 6 derece kadar yükselecek, Karadeniz Bölgesi dýþýnda yaðýþlar iyice azalacak. Ekosistem deðiþince, birçok canlý türü de yok olma tehlikesiyle karþý karþýya kalacak. Eldeki verilere göre küresel ýsýnma ayný þekilde devam ederse, yaz aylarýnda Türkiye’nin batýsýnda sýcaklýklar 5 ila 6 derece, Orta ve Doðu Anadolu ile Güneydoðu Anadolu bölgelerinde ise 3 ila 4 derece yükselecek. Kýþ aylarýnda da sýcaklýklar 2 ila 3 derece yükselecek. Senaryoya göre, 2070 yýlýnda Karadeniz Bölgesi’nde yaðýþlar yüzde 10 ila 20’lik artýþ gösterecek, güneyde ise yüzde 30’a kadar azalacak. Uzmanlar küresel ýsýnmayla mücadele konusunda, öncelikle, sera gazlarýnýn yayýlýmýnýn azaltýlmasý gerektiðini vurguluyorlar.

 Bir ülkenin eðitim, ekonomi, saðlýk, spor, bilim ve sanat gibi farklý alanlarda gösterdiði geliþme o ülke hakkýnda bir fikir verebilir. Bir ülkenin geliþmiþliðini gösteren bir baþka ölçüt ise diðer dünya devletleri tarafýndan örnek alýnmasýdýr. Mesela günümüzde Japonya, ABD ve Almanya gibi devletler baþka ülkelerce örnek alýnmaktadýr. Eðer bir ülke farklý toplumlarca örnek alýnmaya baþlamýþsa o ülkenin gerçekten geliþmiþ bir ülke olduðu söylenebilir.

 Acýsý ve derdi taze olan bir kimsenin üzüntüsünü artýracak söz ve davranýþlardan kaçýnmak gereklidir. Örneðin sinirlenmiþ bir insana onu kýzdýracak bir söz söylemek o insaný çileden çýkardýðý gibi bu sözü söyleyen insanýn da zarar görmesi muhtemeldir. Ateþe körükle gitmek deyiminin de bu sözle yakýn anlamda olduðu söylenebilir.

 Sýr özeldir ve gizli tutulmalýdýr. Onun gerçekten duyulup yayýlmasý istenmiyorsa, dosta bile açýlmamalýdýr. Açýlýrsa o da aðzýndan kaçýrabilir ya da yakýnýna anlatabilir, bunu baþkalarý duyabilir ve böylece saklamaya çalýþtýðýn þey sýr olmaktan çýkar, yayýlýr.

 Sakin olmak ve itidalli hareket etmek her zaman gereklidir. Çünkü acele eden bir insanýn hata yapma ihtimali sakin bir insandan daha fazladýr. En iyi bilinen ve yapýlan iþ dahi aceleye getirildiðinde yarým yamalak ve eksik yapýldýðý görülecektir. Bunun sebebi acele eden kiþi aklî melekelerini tam olarak kullanamaz. Bu sebeptendir ki acele giden ecele giden demiþlerdir.

 Ülkemizde karayolu trafik kazalarý ve bunlarýn sebep olduðu maddî ve manevî yaralarýn gün geçtikçe arttýðý malumdur. Günümüzde trafik kazalarý, savaþlarve depremlerdeki kadar insan ölüm ve yaralanmasýna neden olmakta, maddi zararlar da yýldan yýla artmaktadýr. Gerçekten de uykusuz, yorgun ve alkollü araç kullanma gibi temel nedenlerle sadece 1999 yýlýnda ülkemizde 438.338 karayolu trafik kazasýnda 4.596 kiþi ölmüþ ve 262 milyon dolar maddi hasar meydana gelmiþtir. Ülkemizle diðer Batý Ülkeleri arasýnda kazalar karþýlaþtýrýldýðýnda ülkemizde trafik kazalarýnýn artmasýnýn temel nedeninin karayoluna aðýrlýk verilmesi, demiryollarýnýn ihmal edilmesi olduðu görülmüþtür. Hâlbuki karayolunun, demiryoluna göre 18 kat daha tehlikeli olduðu tespit edilmiþ bulunmaktadýr. Türkiye Büyük Millet Meclisi Trafik Araþtýrma Komisyonu’nun 2001 raporundaki çözüm önerileri þunlardýr: Raylý sistem yatýrýmlarýna daha fazla kaynak ayrýlmasý, bölünmüþ yol yapýmýna önem verilmesi, sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi.

 Ülkemizde karayolu trafik kazalarý ve bunlarýn sebep olduðu maddî ve manevî yaralarýn gün geçtikçe arttýðý malumdur. Günümüzde trafik kazalarý, savaþlarve depremlerdeki kadar insan ölüm ve yaralanmasýna neden olmakta, maddi zararlar da yýldan yýla artmaktadýr. Gerçekten de uykusuz, yorgun ve alkollü araç kullanma gibi temel nedenlerle sadece 1999 yýlýnda ülkemizde 438.338 karayolu trafik kazasýnda 4.596 kiþi ölmüþ ve 262 milyon dolar maddi hasar meydana gelmiþtir. Ülkemizle diðer Batý Ülkeleri arasýnda kazalar karþýlaþtýrýldýðýnda ülkemizde trafik kazalarýnýn artmasýnýn temel nedeninin karayoluna aðýrlýk verilmesi, demiryollarýnýn ihmal edilmesi olduðu görülmüþtür. Hâlbuki karayolunun, demiryoluna göre 18 kat daha tehlikeli olduðu tespit edilmiþ bulunmaktadýr. Türkiye Büyük Millet Meclisi Trafik Araþtýrma Komisyonu’nun 2001 raporundaki çözüm önerileri þunlardýr: Raylý sistem yatýrýmlarýna daha fazla kaynak ayrýlmasý, bölünmüþ yol yapýmýna önem verilmesi, sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi.

 Deprem, yer kabuðunun derin katmanlarýnýn kýrýlýp yer deðiþtirmesi ya da yanardaðlarýn püskürme durumuna geçmesi nedeniyle oluþan sarsýntýlardýr. Ülkemiz topraklarýnýn %92'sinin deprem riski taþýdýðý, nüfusumuzun da %95'inin bu bölgeler üzerinde yaþadýðý bilinmektedir. Konya ve Mardin gibi yörelerde deprem riski az iken diðer bölge ve þehirlerimizde bu risk çok fazladýr. Ülkemizden geçen en önemli fay hattý Kuzey Anadolu levhasýdýr. Depreme karþý alýnacak önlemler 3 gruba ayrýlýr. Bunlar:

 Deprem öncesinde alýnacak önlemler, Deprem sýrasýnda alýnacak önlemler ve Deprem sonrasýnda alýnacak önlemler

 Deprem, yer kabuðunun derin katmanlarýnýn kýrýlýp yer deðiþtirmesi ya da yanardaðlarýn püskürme durumuna geçmesi nedeniyle oluþan sarsýntýlardýr. Ülkemiz topraklarýnýn %92'sinin deprem riski taþýdýðý, nüfusumuzun da %95'inin bu bölgeler üzerinde yaþadýðý bilinmektedir. Konya ve Mardin gibi yörelerde deprem riski az iken diðer bölge ve þehirlerimizde bu risk çok fazladýr. Ülkemizden geçen en önemli fay hattý Kuzey Anadolu levhasýdýr. Depreme karþý alýnacak önlemler 3 gruba ayrýlýr. Bunlar:

 Deprem öncesinde alýnacak önlemler, Deprem sýrasýnda alýnacak önlemler ve Deprem sonrasýnda alýnacak önlemler

 Toplumun her ferdi kendi üzerine düþen görevi yaptýðý zaman tüm dengeler yerine oturur, eksiklik ve kusurlar ortadan kalkar. Çünkü yerine getirilmeyen sorumluluklar baþka insanlarýn sýrtýna kalýr. Bu yük ise aðýr olduðundan altýndan kalkýlamaz ve yapýlmasý gereken iþler ortada kalýr. Bu durum gösteriyor ki herkesin küçük bir katkýsý, bazý insanlarýn büyük katkýsýndan daha çok iþ görmektedir

 Spor, yalnýz beden kabiliyetinin bir üstünlüðü sayýlmaz. Ýdrak ve ahlak da bu iþe yardým eder. Zekâ ve kavrayýþý kýsa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayýþý yerinde olan daha az kuvvetlilerle baþa çýkamazlar. Zekâyý, çevikliði ve ahlaký bir bütün olarak taþýyan sporcular mutlaka kendi dallarýnda baþarýlý olacaklardýr.

 Bu söz dayanýþma ve iþbirliðinin önemini ortaya koymaktadýr. Bir insan çok kuvvetli, akýllý ve bilgili olabilir. Ama tek baþýna olduðunda yapabileceklerinin bir sýnýrý vardýr. Fakat bir iþbirliði içinde olursa hem yükü hafifler hem de amacýna daha kolay ulaþýr. Mesela 50 kiloluk bir kutuyu tek baþýna kaldýrmak isteyen bir kiþi 50 kiloluk yükün altýna girmiþ olur. Ama beþ kiþi ayný kutuyu kaldýrmak istediðinde her birisine düþen aðýrlýk 50 kilo deðil 10 kilodur.

 Herkes eþit bilgiye sahip deðildir. Çok iyi bildiðimizi sandýðýmýz konunun bilmediðimiz bir yaný olabilir, o konuyu bizden daha iyi bilenler de çýkabilir. Bu yüzden bir iþe kalkýþmadan önce bu gibi kimselere danýþmalý, onlarýn bilgi ve tecrübelerinden yararlanmalýyýz. Eksiðimizi ancak böyle giderebilir, yanlýþýmýzdan ancak böyle kurtulabilir, iyi bir sonuca da ancak böylekavuþabiliriz.

 Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi (AÝHM), uluslararasý bir teþkilat olan Avrupa Konseyi'ne baðlý olarak kurulmuþ uluslararasý bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi ve ek protokolleriyle güvence altýna alýnmýþ olan temel haklarýn çiðnenmesi durumunda bireylerin, birey gruplarýnýn, tüzel kiþiliklerin ve diðer devletlerin, belirli usûl ve kurallar dâhilinde baþvurabileceði bir yargý merciidir. Avrupa Konseyinin kuruluþ amacý Ýnsan Haklarý ihlallerini önlemek için ortak ülkü ve ilkeleri korumak ve yaymak, ekonomik ve sosyal geliþmeleri saðlamak olarak belirtilmiþtir. Konseyin bu amacýndan, II. Dünya savaþý ve öncesinde yaþanan I.dünya savaþýnda Avrupa’nýn uðradýðý sosyal, ekonomik ve politik çöküntüden kurtulma çabasý içersine girdikleri ve diktatör yönetimlerinin insanlýða karþý onur kýrýcý davranýþlarýnýn artýk unutulmak istendiði anlaþýlmaktadýr.

 Bilinen bir þeydir ki, devamlý akan su kendini ve yataðýný temiz tutar; hareketsiz ve birikinti hâlinde olan su da aksine mikrop ve pisliði bünyesinde taþýr. Denebilir ki hareketlilik, canlýlýk ve çalýþkanlýk insaný canlý ve üretken yapar; iyimser kýlar, kötülükten uzak tutar, düþkünlüðünü önler; böylece o insan hem kendine, hem de baþkalarýna yararlý olur.

 Bilinen bir þeydir ki, devamlý akan su kendini ve yataðýný temiz tutar; hareketsiz ve birikinti hâlinde olan su da aksine mikrop ve pisliði bünyesinde taþýr. Denebilir ki hareketlilik, canlýlýk ve çalýþkanlýk insaný canlý ve üretken yapar; iyimser kýlar, kötülükten uzak tutar, düþkünlüðünü önler; böylece o insan hem kendine, hem de baþkalarýna yararlý olur.

 1.  ( Ýlki ) Kötü bir davranýþta bulunan insan bunun karþýlýðýnda iyilik göremez.

2.  ( Ýkincisi )Yapmaya çalýþtýðý iþin üzerinde lâyýkýyla durmayan ondan iyi sonuç alamaz. Arsýzýn yüzüne tükürmüþler, “yaðmur yaðýyor” demiþ. Arsýz insan kiþiliðini, saygýnlýðýný, utanma duygusunu yitirmiþ insandýr. Dolayýsýyla o ne kadar aðýr hareket görse, söz iþitse yine de aldýrýþ etmez; piþkinliðe vurup iyi bile karþýlar.

 Aðýzdan çýkan bir söz, çok çabuk duyulur; baþkalarýnýn diline düþer ve bir anda her tarafa yayýlýr. Bu yüzden ‘‘dilin kemiði yok’’ ve ‘‘milletin aðzý torba deðil ki büzesin’’ gibi deyimler toplumda çok sýk kullanýlýr.

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir hukuk devletidir. Bir baþka deyiþle "hukukun üstünlüðü" ilkesini benimsemiþtir. Bu ilke, adalet kavramýnýn temelini oluþturur. Hukukun üstünlüðü, devletin içindeki tüm mekanizmalarýn, önceden tespit edilmiþ bazý kanun ve kurallar içinde iþleyeceði anlamýna gelir. Her devlet kurumu, anayasanýn ve diðer yasalarýn tespit ettiði görev ve yetkilere sahiptir. Kimsenin bu görev ve yetkileri aþma, deðiþtirme gibi bir gücü yoktur. Hukuk, herkesin üstündedir ve dolayýsýyla devlet "keyfî" deðildir.

Bize yapýlan bir kötülüðü unutmak ve affetmek gerekir. Yapýlan bir iyilik ise asla unutulmamalý, her zaman hatýrlanmalýdýr. Çünkü bu insaniyetin gereðidir. Bize iyiliði dokunan bir kiþiye yaptýðý bu iþi hatýrlatmamýz onun da hoþuna gidecektir.

Bize yapýlan bir kötülüðü unutmak ve affetmek gerekir. Yapýlan bir iyilik ise asla unutulmamalý, her zaman hatýrlanmalýdýr. Çünkü bu insaniyetin gereðidir. Bize iyiliði dokunan bir kiþiye yaptýðý bu iþi hatýrlatmamýz onun da hoþuna gidecektir.

 Kurum baþarýsýný artýrma yöntemleri:

Kurum baþarýsýný engelleyen faktörler

 •  Bilgi yetersizliði

 •  Çalýþanlarýn yeteneklerinin Ýþe uygun olmamasý

 •  Stresin bireyleri ve kurumu felç etmesi

 •  Deðiþime duyarlý olmama

 •  Örgüt içi iletiþim kopukluðu

 •  Ýþ ortaklarýyla sorunlar

 •  Rekabet

 •  Yýkýcý aile iliþkileri